Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Nisan 2020 Çarşamba

(z)aman

Zaman akar her koşulda. Siz de zamana kapılıp gidersiniz. Kimisi zamana ayak uydurmaya çalışır. Kimisi zamanı kendisine uydurur. Peki hangisi doğrudur? İlaç olan gerçekten zaman mıdır yoksa bizim zamana kattıklarımız mı? Belki de katamadıklarımız. Mutsuz olduğumuzda zaman dursun isteriz. Boşa geçsin istemeyiz çünkü. Mutsuzluk zamanın boşa geçmesiymiş gibi bir an önce üzerimizden atmak isteriz mutsuzluğumuzu. Böyle yaşayanlar Schopenhauer'a kulak asmayanlardır. "Müspet mahiyete sahip olan şey zevk değil acıdır, onun bizzat mevcudiyeti kendisini hissettirir." diyor Schopenhauer. İnsanın doğasında acı çekmek olduğuna inanıyor. Oysa sürekli acı çekmek, yaşamdan çalmaktır. Önemli olan canımızı acıtan şeyle yüzleşip acıdan sonraki hazza ulaşmak. Acıların sona erdiği yerdir huzur. Huzura ulaşma isteğidir yaşamak. Ona ulaşmak için derin acıları olmalı insanın. Onları aştıkça huzuru tanımalı. Huzuru tanıdıkça zamanı kendine uydurmalı. Hiçbir duygunun belirli bir zamanı yoktur çünkü duygular kişiye özeldir. Zamanın duyguları olabilir. Bir durum aynı anda birçok kişide belirli duygular uyandırabilir. Yaşamak için başka insanlara ihtiyacımız olsa da duygularımızı zamana takılmadan, özgürce yaşayıştır kendini buluş. Kendini tanımak, kendine ulaşmanın yoludur. Zaman sürekli aktığı için değil, sürekli yeni şeyler yaşadığı için "zamanla" kendini bulur insan. Bu yüzden kendini zamana bırakma sebebi kendini bulma arzusu olmalıdır. Kendini bulmak istedikçe -yaşamı bir arayış olarak gördükçe- zamanın akışı korkutmaz insanı. Heyecanlandırır yalnızca. Nefes aldığı her anın bir amacı vardır ve zaman o amacın uğrundaki araçtır. Önemli olan amaca odaklanmak, aracı en iyi şekilde değerlendirmektir. Aracın hızına takılmak bizi amaçtan uzaklaştırır. Oysa sandığımız kadar vaktimiz olmayabilir yaşamaya. Korkusuzca yaşamalı hayatı. Geçmişin pişmanlığını duymadan, ileriye bakarak...

1 yorum:

  1. Tam da psikoloji okumaları yapmaya başladığıma bu yazının karşıma çıkmasına ne demeli...Yazıyı okurken bir cümleyi okuduğumda ama aslına tam olarak öyle değil diye düşünürken hemen ardından gelen cümlenin de bunu karşılaması ve tüm yazı boyunca böyle olması ustaca bir iş olmuş.Derin derin düşüncelere dalmadım desem yalan olur...

    YanıtlaSil