Affetmek mi daha zor affedememek mi? Kendimizi affedememekten korktuğumuzdan belki de sevdiklerimizi affedemeyişlerimiz. Çünkü insan en çok kendini affedemiyor. Kendinden kaçamıyor. Kendini aldatmaktan korkuyor en çok. Sevdiğimiz insanları kaybetmenin hüznünden daha ağır geliyor kendimize olan sevgimizi kaybetme korkusu. Bu korkunun altında eziliyoruz. Kendimizle sevdiklerimizin arasında kalıyoruz. Günün sonunda ya kendimizi ya da sevdiğimizi seçiyoruz. Onunla kendimizi daha çok seviyorsak onu affediyoruz. Kendimizi sevmemize bir barikat da o oluyorsa vazgeçme eşiğinde buluyoruz kendimizi. Bu eşikte olmak canımızı yakıyor ama bu eşikte verdiğimiz kararlar bizi kendimize daha çok yaklaştırıyor. Karar verirken yeni olacağımız kişiyi sevip sevmeyeceğimizi düşünmeliyiz belki de. Herkesin hata yapabileceğine inanan ve affetme gücüne sahip biri de olabiliriz; altında ezileceğimiz hataları reddeden, zor da olsa sevdiği kişiyi geride bırakabilecek güce sahip kişi de… Bu iki kişi de güçlü. Biri affedebildiği, biri affedemediği için… Önemli olan, altında ezilmeyeceğimiz gücü seçmek. Doğrularınıza sıkı sıkıya bağlıysanız affetmek zor gelebilir. Doğrularınızdan uzaklaştığınızda kendinizi affedememekten korkarsınız çünkü. Oysa hayatın akışkanlığında doğrular da sabit kalmamalı. Herkesin ufak hatalara hakkı olmalı hayatta. Fark etmek ve telafi etmeye çalışmak yetebilmeli bazen affetmeye. Güç savaşlarıyla geçen hayatın tek gerçeği, kaybetmek. Yokluğuyla eksileceğimiz insanları henüz vaktimiz varken affedelim çünkü doğrular gerçeklere direnemez. Sevdiklerimiz nefes alırken belirlediğimiz doğruların gerçekliğine aldanmamalı çünkü gerçek, ölüm olduğunda tüm doğrular anlamını kaybeder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder