Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Mart 2020 Pazar

düşün(emey)en

Düşünmek insanı özel kılar. "İnsan düşünen bir hayvandır." diyor Aristo. İnsanı düşünebilmesi yönüyle ayırıyor hayvandan. İnsanlar bile düşünebilme yönüyle ayrılıyor birbirinden. Kimisi sorguluyor, kimisi sorgulanmamış bir hayatın yaşamaya değmeyeceğinin farkında olmadan sadece yaşıyor. Günlerini düşünmeden geçiriyor. Ne için yaşadığını bilmeyen, bunu merak dahi etmeyen makineye dönüşüyor. Çocukken merak ettiklerini yitiriyor zamanla. Hayatın koşuşturmasında kendini kaybetmiş ebeveyninin karmaşasına katılıyor o da. Belirli bir düzeyde eğitim alıp, belirli bir yaşa gelince sevip sevmediğinin önemi olmayan bir işe giriyor. Belirli düzeyde eğitim alması, eğitimi sorgulamamasından. Neden okuduğunu bilmediğinden, zorunluluk olarak görmesinden okulu. Belirli bir işte çalışması zorunluluktan yine. Sorgulamadan çalışmak zorunda olmasında, içinde yaşadığı sistem etkili olsa da kendini "belirli" kalıplara sokmak kendi seçimi insanın. Kalıplara o kadar alışıyor ki, belirli bir yaşa gelince evlenmek zorunda hissediyor. O ana kadar sorgulamadan yaşamışken evleneceği insanı aklıyla seçiyor. Peki her şeyi düşünmeden yaparken neden evleneceği insanı aklıyla seçiyor? Aşkta düşünce olmadığını neden göz ardı ediyor? Elalem ne der diye yaşarken arzularını yok sayıyor insan. Toplumun baskılarına boyun eğerken onları bile dizginliyor. Oysa ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın yok edilemez arzular. Hayatın her anında bizimledir onlar. Güzel bir çiçek gördüğünüzde o çiçeğe kendinizi unutarak bakmanız aşktır. O çiçeğe sahip olma düşüncesi aklınızdan geçtiği an aşk yok olur. Arzunuz kalır yalnızca. Ne kadar bastırırsanız o kadar ele geçirir arzularınız sizi. Kabullenmek gerekir arzuları. Onlarla yaşamayı öğrenmek gerekir. Güzelliklerden kaçmak, hayatı ıskalamak.
İnsan belirli bir yaşa kadar düşünmeden yaşar. Düşünmemesi gereken zamanda düşünmeye başlar. Önce biriyle hayatını birleştirmesi gerektiğini düşünür. Sonra hayatını birleştireceği insan, onun gibi düşünsün ister. "Ben"liğinin kalıplarından çıkamaz. Oysa birini severken düşünmemiz gerekmez. Onun hakkında düşünmek, onunla ilgili bir imaj yaratır aklımızda. Onu kelimelerle tarif etmeye çalışırız. Onu tanımlayan kelime buldukça mutlu oluruz. Sevmek birini tanımlamanın ötesindedir. Düşünceler imgelerin belirleyicisidir. Biriyle "bir" olmak her türlü düşünceden uzaklaşıldığında mümkün olabilir. Sadece iki kişi kaldığında tüm benliğiyle... Arzularını bir kenara bırakıp yaşadığı hayata bir çocuk getiriyor insan en sonunda. Hayatını ona adayıp tek bir gün bile mutlu olup olmadığını düşünmeden ayrılıyor bu dünyadan. İnsan alıştıklarını yaşıyor. Oysa hayat alışamadıklarımız en çok da. Alışkanlık haline getirip yok etmemek güzellikleri...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder