Keşke bir günlüğüne mümkün olsa kafamdaki düşüncelerden kurtulmak. Yirmi dört saatliğine sadece gerçeklerle yaşamak. Anda kalmak…
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
22 Mart 2022 Salı
15 Mart 2022 Salı
belgin
Otuz yaşında öldürülmüş bir kadınım ben. Doğduğu andan itibaren mücadele etmek zorunda bırakılmış bir kadın… Yaşarken defalarca öldürülen bir yaşayan ölüydüm belki de. Öldürülmekten yorulur mu insan? Ben yoruldum. Koca dünyaya sığdırılamamış bir kadın olmak ağır geldi ruhuma. Neden bu zalimlik? Neyi yanlış yaptım ben? Yanlış yapmış olsaydım da bu sonu hak etmiş sayılır mıydım? Ardımda onlarca soru bıraktım. En acısı da bu sorularımın yıllardır cevapsız kalması. Ben sadece aşık oldum. Yanlış olduğunu bilmeden, sonumu öngöremeden… Daha sonra korktum, iliklerime kadar korktum. Her zerremde hissettim bu korkuyu. Gitsin istedim, bitsin istedim. Gitmedi, bitmedi. Ben bittim, ben gittim. Önce inancımı kaybettim. Sonra bir gözümü… Daha az görmek acımı hafifletir sandım. Dünya görmek istediğim bir yer olmaktan çok uzaktı çünkü artık. Ama her geçen gün daha çok acıdı canım. Daha çok acıttı canımı. Kimse bir şey demedi. Kimsenin elinden bir şey gelmedi. Yüzüm yetmedi, gözüm yetmedi, hayatımı aldı elimden. Herkes sustu. Öldüğümde korkularım biter sandım, bitmedi. Geriye demirlerin ardındaki mezarım kaldı. O mezar tüm kadınların korkuları…
8 Mart 2022 Salı
aşırı
Orta şekerli bir hayat sürme arzusuna hapsoldum son günlerde. Kesin çizgilerden yoruldum. Her zaman bir taraf seçmek zorundayız. Siyah ya da beyaz olmak... Kendi rengi olamamak... Bir şeyi az sevme lüksümüz yok artık. Ya benimsemek ya da tamamıyla reddetmek zorundayız. Sürekli bir taraf seçmek zorunda olmaktan yorulmadık mı? Kendi yarattığımız kategorilerin esiri olmaktan bıkmadık mı? Bu kadar sınırlı canlılar mıyız gerçekten? Hayat bir kahve ise iki seçeneğimiz var: Şekerli ya da şekersiz içmek. Orta şekerli kahveye hasret kaldık. Ötekileştiren olmak da ötekileştirilen olmak da ağır geliyor ruhuma. Tarafsız olmak fikirsiz olmak diye düşünürken kendi yarattığımız tarafların bizi fikirsiz bırakması kararımı sorgulatıyor. Bir fikre sahip olmak diğer tüm fikirleri yadsımayı gerektirmez. Herkes açık bir kapı bırakmalı değişime ve farklılıklara. Farklı düşünceler birbirine zarar vermeden var olmalı. Sahip olmak ve sahip olamadığını yok etmek üzerine kurulu bu düzenin altında bırakmamalı kimse kimseyi. Yormadan, incitmeden bitirelim şu ömrü. Sonsuza kadar yaşayacak gibi dünyayı kendi renklerimize boyama hırsı nereden geliyor? Bu hırsla tek renge bürünmedik mi? Mavi olmak istiyorum artık, ucu bucağı olmayan ve yeşil, nefesimin yettiği yere kadar…
1 Mart 2022 Salı
zor
Hayat uçsuz bucaksız bir yolculuk. Nereye gittiğimizi bilmeden soluksuzca yürüdüğümüz uzun bir yol… Yolun başındaki kişi olarak kalmak imkansız yolun sonunda çünkü yol çetrefilli. Mücadele etmek zorunda bırakıyor bizi. Bu mücadeleler kimi zaman bizi güçsüz bırakıyor, kimi zaman daha güçlü kılıyor. Değişmeyen tek bir şey var: Mücadelelerimiz bizi değiştiriyor. Değişimin baki kaldığı bu uzun yolculukta evrildiğimiz kişileri kabul etmek ve sevmek yerine neden yolun başındaki insan olduğumuzu kanıtlamaya çalışırız hayatımız boyunca? Yolun başındaki insanın kendimiz olduğundan emin bile değilken…Yolculuğa odaklanmak yerine kendimize odaklanırız bu uzun yolda. Bazen tanımadıklarımızın, bazen en yakınlarımızın; en çok da kendimizin esiri oluruz değişime direnen kelimelerimizle. Belirlenen kelimelerin dışına çıkmak neden bu kadar zor bu yolculukta? Değişmek kötü olarak algılandığından mı, yargılanmaktan korktuğumuzdan mı yoksa alışkanlıklarımızdan kopmak zor geldiğinden mi yaparız bunu kendimize? Neden sürekli kendimizi aynı kelimelere sığdırmaya çalışırız artık o kelimelere ait olmadığımızı hissetsek bile? Yolun başındaki kişi olmadığımızı kabul etmek zorundayız. Bu, uzun bir yolculuk ve yaşadıklarımızla değişiyoruz. Değişimimiz kimi zaman bizi hayal kırıklığına uğratıyor, kimi zaman büyülüyor ama ne olursa olsun bizi biz yapıyor. Bu bizim yolculuğumuz ve bu yolculukta olmak istediğimiz kişiyi biz seçmeliyiz. Bunu kelimelere indirgemek ya da hayatımız boyunca, yolculuğun başında belirlediğimiz kelimelerin esiri olmak zorunda değiliz. Sadece yaşamak soluksuzca ve kendin olarak, değişmenin seni sana yaklaştıracağının bilinciyle…