Kökleri aynı olsa da bir değildir onların yolları. Taban tabana zıttır ruhları. Bir benzerlik aransa aralarında, başarısızlıkla sonuçlanır çabaları. Onlar, basın ve baskı.
Felsefede gerçek ve doğru ayrımı vardır. Gerçek, nesnenin kendisi; doğru, nesneye yüklenen bilgidir. Gerçek doğrudan bağımsız sürdürür varlığını. Ancak hakikati görmek isteyenler görebilir onu. Bu sayede gerçek, doğruya ulaşabilir. Çıplak gözle bakılmazsa gerçeğe, kavuşamaz gerçek ve doğru. Anlamlandırmanın yolu hakikati tüm yalınlığıyla görebilmektir. Toplumun hakikate ulaşma yolu ise basındır. Basın bağımsız ruhuna ihanet etmeden gerçekleri yalınlığıyla yansıtırsa, insanlar doğru anlamı yükleyebilir gerçeklere. Gerçekler doğası gereği bağımsızdır. Gerçek gibi basın da özgür ruhludur. Gerçekliği tüm şeffaflığıyla göstermesi gereken bir hakikat kapısıdır o. Cesaret barındırır içinde. Gerçekleri ortaya çıkarma gücünü yerleştirir içinize. Oysa baskı, özgürlük kısıtlayıcı. Basının ruhuna aykırı. Baskılar altında ezilmiş bir basın, reklamlarla aynı görevi görebilir yalnızca. Duymak istediklerinizi söyleyerek doğruluktan uzaklaştırır. Gözleriniz görmek istediklerini gördüğünde beyniniz o tatminkarlık hissiyle daha az sorgular. Yapılmak istenen budur aslında: İnsanı sorgulamayan bir canlıya dönüştürmek. Basın sorgulayıcı bir mekanizma olduğu için tehdit unsurudur. Onun bağımsız ruhunu öldürmeye çalışmak sorgulamanın önüne geçmeye çabalamaktır. Gerçekleri değiştirmeye gücü yetmeyenler, basının gerçeklerini değiştirmek ister. Değiştirmeye gücü yetmediğinde baskı uygular. Oysa baskı, basının gerçekleri açığa çıkarma arzusundan daha güçlü değildir. Basın da gerçek gibi özgür ruhludur. Ne yaparsanız yapın ruhları öldüremezsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder